Onlar, yerin altındaki fısıltıları duyanlar. Bilimle sezgiyi birleştirenler. Fay hatlarının nabzını tutan, sarsıntıları rakamlara döken, bazen de “Bir şeyler geliyor” diyerek gece uykularını feda edenler.
Kimseye benzemeyen insanlar bunlar. Kimi bir laboratuvarın içinde verilerle boğuşur, kimi dağ tepe dolaşıp çatlakları inceler. Kimi de geçmişi okuyarak geleceği tahmin etmeye çalışır. Ama hepsinin ortak bir derdi vardır: Uyarabilmek. Bir sarsıntıyı bir felakete dönüşmeden anlatabilmek.
Bilirler ki deprem durdurulamaz. Ama bilinirse, anlatılırsa, önlem alınırsa… İşte o zaman belki bir hayat daha kurtarılır.
Yazı : Serkan Çakar
YORUMLAR