“Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum.
Beni yeniden doğurman için.”
Az evvel Didem Madak’ın bir şiirine rastladım. Annesine yazdığı bir şiir. Kısacık üç satırın saatlerce boş duvar izlettiği bir şiir. Acın ile göz göze geldiğin ve gözünü kaçırdığın bir şiir.
Didem Madak, kaybın ağırlığını bir ölüm isteğiyle dile getiriyor gibi görünse de satırlarında çok derin bir hal buluyorum. Acaba hangi hisler ile döküldü kalemi, kaç kelama ayrılıp?
Ölmekten kastı belki de gerçekten yok olup gitmek, belki de değildir bunu bilemem fakat kaybettiği sese geri dönmek, onun içinde yeniden var olmak isteme hali, o sese susamak ve kana kana içmek istemek, kavuşmaya olan ihtiyaç ve giderek çoğalan hasret… Bu duyguların hepsi bana tanıdık.
Burada “beni yeniden doğurman için” diyen şair, varoluşunun merkezine koyduğu birinden yani annesinden bahsediyor. Bu kişi, sadece onu dünyaya getiren değil, ona ruhunu veren, varlığını anlamlandıran biri. Bu yüzden, yeniden doğmak için ancak ve ancak onun varlığına ihtiyaç duyuyor. Çünkü zaten kendisini fiilen hayatta gibi hissetmiyor. Yaşayan bir ölü gibi belki.
Artık yeniden yaşar gibi hissedebilmem, yalnızca senin beni tekrar doğurmana bağlı anne diyor. İki kelime beliriyor zihnimde; ümitsizlik ile kabulleniş.
Bu düşüncelerim bana yabancı hissettirmedi. Ütobik bulmadım veya fazla edebi değiller. Hatta hayatın gerçekliği ancak bu şekilde yorumlanırdı. Sevgili Didem Madak’ ı anlamak, belkide istemeyeceğim bir haldi. Fakat yaşam yolunda bazı düşüncelerin akmasına, yorumlanmasına ve hatta deneyimlenmesine mani olamamak beni çok derinden etkiliyor.
Kayıpla başa çıkma hali böylesine keskin bir istekten başka ne düşündürebilir ki zaten insana?
Özlemek, ne derin bir denizmişsin…
Fatma KIVRAK
YORUMLAR