Boykotun Bedeli: Tepki mi, Tahribat mı?
Prof. Dr. Kürşat Şahin Yıldırımer
Son zamanlarda bazı siyasilerin ve sanatçıların, toplumsal hassasiyetleri gerekçe göstererek yaptıkları boykot çağrıları, kamuoyunda geniş yankı buluyor.
Ancak bu çağrıların hedefi sadece bir ürün ya da bir marka değil; o markanın ardında geçimini sağlayan binlerce emekçi, o ürünün ulaştığı yüz binlerce tüketici ve en önemlisi, ekonomik dengeleri kırılgan bir ipte yürüyen ülkemizin ta kendisidir.
Boykot, demokrasilerde bir tepki yöntemidir. Kimi zaman haklı bir davanın sesi olur, kimi zaman sessizlerin çığlığı. Ancak bilinçsiz ve popülist bir şekilde yapılan boykot çağrıları, çoğu zaman tepkinin ötesine geçip tahribata dönüşür. Sanatçı ya da siyasetçi sıfatıyla söylenen her söz, toplumun bir kesimi için yön gösterici olabiliyor.
Bu sebeple, ağızdan çıkan her kelimenin sorumluluğu sadece sahibine ait değil; onun peşinden gidenlerin yaşadığı tüm sonuçlara da ortaklık içerir.
Boykot edilen bir firma, belki büyük bir holdingdir, belki uluslararası bir zincirin parçası… Ama o firmanın deposunda çalışan Mehmet amca, kasasında duran Ayşe teyze, sipariş paketleyen 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Zeynep ne olacak?
Boykot, onların maaşını keser, evine götürdüğü ekmeği küçültür.
Tepkisel bir söylemle atılan bir tweet ya da kameralar önünde yapılan bir çağrı, arkada görünmeyen binlerce hayatı doğrudan etkileyebilir.
Dahası var…
Bu çağrılar, ekonomik çarkların zaten zor döndüğü bir dönemde, yatırımı, üretimi ve güveni baltalayabilir. Yatırımcı, öngörülebilirlik ister; hukuk, siyaset ve toplum alanında istikrar arar.
Her gün değişen gündemle, hedef tahtasına dönüşen şirketlerle dolu bir ülkede uzun vadeli bir kalkınma hayal midir, gerçek mi?
Sanatçılar toplumun vicdanıdır, siyasetçiler ise yön veren pusulası. Ancak vicdan ile yön arasında kalan halkın ihtiyaçlarını görmeden, salt duygusal reflekslerle yapılan çağrılar, toplum mühendisliğinden öteye gidemez. Tepki göstermek elbette haktır ama bu hakkı kullanırken bir başka hak olan “yaşama ve çalışma hakkını” gözetmek zorundayız.
Boykot çağrısı yapmadan önce bir daha düşünmeli: Tepki mi veriyoruz, yoksa tahrip mi ediyoruz?
Prof.Dr.Kürşat Şahin YILDIRIMER