Gözlerini kapatınca bir zamanlar orada olduğunu unuttuğun bazı anlar vardır. Rüzgar saçlarını tarıyor ve en sevdiğin insan yanında gülümsüyor sanırsın. Sonra gözlerini açarsın. Karşında büyük bir gerçek. Soğuktur bazen ve fazlasıyla eksik. Ve insan, işte tam da bu yüzden ya anılara sıkı sıkıya sarılır ya da onlardan kaçmayı öğrenir. Ben bir süredir kaçtığımı farkettim bugün.
Ama zihnimdeki asıl soru şu: Hangisi beni biraz daha az acıtır?
Anılara Tutunmak
Çok büyük kaybettiğimizde, bir şeyleri geride bırakmak zorunda kaldığımızda, anılar elimizde kalan tek şey olur. Onlara tutunuruz. Çünkü onlar, ilerleyen süreçler boyunca özlemini çok çekeceğimiz şey ile aramızdaki son bağdır. Belki bir ev, belki bir ses, belki bir fotoğraf, belki bir eşya, belki bir an… Gözümüzün önünde o kadar canlıdır ki, sanki geçmişin kapısını aralasak yine oradayızdır.
Anılara tutunmak bazen bir sığınak gibi görünüyor olabilir ama insan kendi ile baş başa kaldığında o anları canlandırma cesaretinde bulunamıyor. Bugünün zorluğundan geçmişin güvenli kucağına çekildiğini düşündüğüm her an o güvenli kucağı somut olarak karşımda göremediğimde daha büyük bir yıkım yaşıyorum. Bunu günde pek çok kez tekrarladığınızı varsayarsanız ne demek istediğimi daha net kavrayabilirsiniz belki. Ama her sığınak, aynı zamanda potansiyel bir hapishane. “Keşke”lerle dolu bir hayat, insanın sırtını kamburlaştırıyor, ağırlaştırıyor.
Anılardan Kaçmak
Diğer yol… Kaçmaktır. Görmezden gelmek. Hafızanın derinlerine ittirmek. O eve hiç uğramamak, fotoğraf galerisini hiç açmamak, o şarkıyı duyar duymaz değiştirmek, o eşyanın yerini hiç değiştirmemek. Çünkü bilirsin ki, bir hatıra dokununca kalbine, sızısı hemen duyulur. Gözler istemeden de olsa buğulanır, boğazın düğümlenir…
Kaçmak bazen iyi gibi gelir. Ama aslında, sadece ertelenmiş bir yüzleşmedir. Kaçtığın anılar, bir gün hiç ummadığın bir anda pat diye çıkar karşına. Bu hafızanın sana verdiği bir gözdağıdır:
“İyi oluyorum sanma sakın, buralardayım”
Ve bir gün daha güçlü, daha sarsıcı geleceğini bildiğin o anları yine savuşturmaya çalışmakla yetinirsin. Çünkü benliğin, başa çıkmanın en kolay yolunu bu şekilde bulmuştur.
Anılara tutunmak da anılardan kaçmak da kolay değil. Sağlıklı da değil. Hiçbiri psikolojide tam anlamıyla doğru kabul edilebilen durumlar da değil aslında.Ya yüzleşme cesareti olmayanlar?
İnsan, bazen anılara sımsıkı sarılarak nefes alır, bazen de onlardan kaçarak hayatta kalır.
Biz, insanız. Ama unutmadan… Ama kaçmadan…
Fatma KIVRAK