Her sabah yeni bir güne uyanıyoruz ama gerçekten “uyanıyor muyuz” yoksa alışkanlıklarla bezeli bir döngüye mi teslim oluyoruz? Sokakta yürürken, bir kafede otururken ya da esnafa selam verirken, yüzlerde yorgunluk, gözlerde kaygı var. Bu şehir sessiz bir mutsuzluk melodisi mırıldanıyor. Herkesin dilinde farklı bir hikâye ama ortak bir duygu: şikayet.
Çalışanlar artan geçim derdiyle boğuşuyor, esnaf bir gün önce sattığı ürünü bugün aynı fiyata alamamaktan yakınıyor. Gençler gelecek kaygısıyla yaşlanıyor, yaşlılar hayal ettikleri huzurlu emekliliğe kavuşamıyor. Neden? Çünkü modern hayat, insanı kendi içinde bir yarış atına çevirdi. Sürekli daha iyisini istemek, daha fazlasına sahip olmak için koşuyoruz; ama bu koşunun bir sonu yok.
Ekonomik zorluklar, beklentiler, borçlar ve karşılanamayan ihtiyaçlar mutsuzluğu körüklüyor. Fakat mesele yalnızca para değil. İnsan, ruhunu besleyecek şeylerden yoksun kalınca içten içe tükeniyor. Samimiyet yerini rekabete, sohbet yerini akıllı telefonlara, dayanışma ise bencilliğe bıraktı. Paylaşmanın yerini şikayet aldı.
Belki de sorun, hayatın anlamını yanlış yerlerde aramamız. Kimileri mutluluğu kariyer başarısında, kimileri maddi güçte, kimileri de sosyal medyada onaylanmakta arıyor. Ama mutlu olmak, kalabalık sofralarda, sıcak bir sohbetin orta yerinde, bir çocuğun kahkahasında saklı aslında. Sadeleşmeye, durmaya ve birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var.
Elbette herkesin kendi mücadelesi, haklı sebepleri var. Fakat mutsuzluk sadece bireysel bir mesele değil; toplumsal bir çöküşün sinyali. Bir zincirin halkaları gibiyiz; biri koptuğunda tüm denge bozuluyor. Eğer bu mutsuzluk çemberini kırmak istiyorsak, önce birbirimize kulak verelim. Belki o zaman şikayetlerin yerini çareler alır. Çünkü bazen tek bir içten “anlıyorum seni” bile bir ruhu iyileştirebilir.
Unutmayalım ki, mutluluk büyük şeylerin peşinde değil; huzur, samimiyet ve anlam arayışında gizlidir. Hayat koşulları zor ama biz birbirimize destek olursak o yük daha hafif olur. Kimi zaman en büyük çözüm, bir çift sıcak sözde saklıdır. Belki de aradığımız mutluluk, basit bir “merhaba” ile başlar.
Sevgiyle,
Özgür VATANSEVER
YORUMLAR